30 Kas 2008

TROYA' dayız

Masal tarihten öncedir... İzmirli kör bir ozan anlatmıştı hikayeyi. Büyük ozan Homeros bundan tam 2,500 yıl önce, görkemli Anadolu kenti Troya'yı, ölümsüz aşklarını, sonsuz savaşlarını ve dağınık saçlı ordularını.

Barışın en kutsal değer olduğu kente uğursuzluk getiren tanrıların insanların yazgıları ile nasıl oynadıklarını anlatmıştı.

3,000yıl önce de yazgı aynıydı, bugün de aynı...



Tek kelimeyle büyülendim diyebilirim. Cuma trafiği dolayısıyla yarım saat rötarlı başlayan gösteri "vay canına beklemeye değermiş" dedirtti.
Müzik, kostümler, ritim, enerji hepsi, hepsi mutteşemdi. Hele de en önde olmakla ne kadar şanslıydık, sanki gösterinin bir parçasıymış gibi soluksuz izledim.
Sadece sonu bence biraz basit kalmıştı ama artık bu güzellikte lafını etmesem de olur.
İzlemeye kesinlikle değer, çok başarılı....

27 Kas 2008

Ihlamurlu Muhallebi (6. ay+) Bebeğime Tatlı

Tam hastalık havası. Ben dahil çevremdeki herkes kırılıyor. Oğlumdan da bana geçti, sanırım benden de Mehmet e sirayet edecek umarım bu bir döngü halini almaz. Her akşam ıhlamurumuz ve bilumum ot pusur kaynatılıp içiliyor.
Eh paşazadem prensipli çocuk biberondan sudan başka bişey içmeyince çare, elimdeki her türlü malzemeyi kaşık maması haline getirmekte oluyor.
Gayet lezzetli ve hoş kokolu oluyor. Beyefendi de afiyetle yedi. Deneyin derim.

Malzemeler:

2 tatlı kaşığı pirinç unu
1 tatlı kaşığı irmik (8 aydan önce kullanmayın)
2 küp şeker veya 1 kaşık bal veya pekmez
1 bardak demlenmiş "ıhlamur, nane, elma, tarçın, zencefil, ekinezya" karışımı çay

Tüm malzemeyi fokurdayana kadar bir güzel çırparak pişiriyoruz. Eğer şeker kullanmayacaksanız bal veya pekmezi muhallebiyi pişirdikten sonra eklemenizde fayda var.
Miniğinize afiyet, sağlık olsun :)

26 Kas 2008

Geleceğin Mimarı Öğretmenlerimiz

Bu hafta bizim mişş, eh öyle olsun bakalım. Her yıl aynı törenler, süslü konuşmalar, şiirler... Ne bir eksik ne bir fazla değişen hiç bir şey yok yıllardır. Umarım bundan sonra öğretmenliğin gereken değerinin verildiği "öğretmenler gününü" kutlarız.

Bin bir umutla üniversiteden mezun olmuş, kadro bulamamış bir şekilde hayat mücadelesine atılmış, kah özel sektörün kölesi olmuş, kah vekil öğretmenlik kılıfıyla devletin bile sömürdüğü o kadar çok öğretmeniz ki biz,, çözümüne "üç maymunun" oynandığı çözümsüzlükler içinde hayatın içinde yuvarlanan bizler Öğ-ret-men-le-riz...

Aslında yazacak o kadar çok şey varki aklımda bu kadarıyla yetinmek belki de daha iyidir diye düşündüm şimdi. Sitem haftası olmasın bakalım bu hafta.

Her şey gözlerinin içi pırıl pırıl parlayan,ağzınızdan çıkacak bir cümleyle yönü değişecek tertemiz evlatlarımız için.
Madem bu iş gönül işi,
gönlünü eğitime vermiş, canımız öğretmenlerimizin Öğretmenler günü kutlu olsun :)

Sizlerle birincilik ödülü almış bir öğrencinin kompozisyonunu paylaşmak istiyorum. Ben çok duygulandım

"Öğrenci gözüyle öğretmen" adlı yarışmada birincilik ödülü alan yazı:
Ben bir öğretmen çocuğuyum. İlk öğretmenim de annemdir. Öbür çocuklar gibi okula başlarken yabancılık çektiğimi söyleyemem. Yaşamım okulda başlamıştı. Ancak okula başlamamla yeni bir sorun önüme çıktı. Annemi öbür çocuklarla paylaşmak zorunda kalmıştım. Evde benim üzerime kanat geren, bana bir çiçek gibi özen gösteren annem, okulda ve özellikle sınıfımızda bambaşka biri oluyor, tüm çocuklar onunmuş gibi onlara da aynı sevgiyi gösteriyordu.
Dahası, onların sorunlarını eve de getiriyor ve hepsiyle ayrı ayrı ilgileniyordu. Bu benim kıskançlığımı arttırıyordu. Özellikle "Ümmü" ile çok ilgileniyordu. Bu siyah saçlı, siyah gözlü, tombul yanaklı köy çocuğu pek konuşkan değildi. Teneffüslerde oyunlara da katılmazdı. İçine kapanık, sessiz bir tipti. Annem teneffüslerde "Ümmü" ile oynardı. Ümmü'nün sorununa çözüm bulabilmek için ailesi ile sıkı bir ilişki kurmuştu. Bu çalışma kısa sürede meyvesini verdi.
Ümmü oyunlara bizim çağırmamızı beklemeden katılıyor, çalışmaları ile de kendini gösteriyordu. Annemin sevinci sonsuzdu. Bir ödül almışçasına "Ümmü'yü kazandım" diye seviniyordu. Fakat sevinci uzun sürmedi. Talihsiz bir olay Ümmü'nün yaşantısını alt üst etti. Soğuk bir kış günü evde yalnız kalan Ümmü, sobayı yakmak istemiş fakat yakamamış. Bakmış ki olmuyor, kızgın odunların üzerine gaz dökmüş ve kibriti yakmış. İşte ne oldu ise o zaman olmuş, sobadan fırlayan alevler Ümmü'yü sarmış. Dumanları gören komşular eve koşmuşlar. Ümmü'yü yarı baygın halde kurtarmışlar, yangını da bastırmışlar.
Ev kurtuldu. Fakat Ümmü geçirdiği korku nedeniyle konuşamaz oldu. Gösterildiği doktorlar Ümmü'yü ancak bir şokun konuşturabileceğini söylemişler. Annem Ümmü'yü sıkıntılı günlerinde yalnız bırakmadı. Sınıfa getiriyor, onunla yine ilgileniyordu.
Aradan iki ay geçti. Annem kalp çarpıntısı geçirerek derste rahatsızlandı. Rengi sararıyor, nefes almakta güçlük çekiyordu. Babam bir taksi getirdi, annemi bir battaniye içinde sarsmadan arabaya yerleştiriyorlardı ki; kekeleyen bir ses işitildi. "Öğretmenim ne olur iyi ol, seni çok seviyorum." Hepimizden önce annem tanıdı sesin sahibini. Ümmü'ydü bu.
Annem kapalı gözlerinin ardından sızan yaşlarla, "Ah ne güzel Tanrım. Ümmü de konuştu." dedi.
Ben de Başöğretmen Atatürk'ümün eğitim ordusunda öğretmen olacağım. Ben de bilgisizliğin karanlığına ışık tutacağım. Yurdumun çocuklarına bilgiden taç öreceğim. Öğrencilerimin gönüllerinde yaşayacağım.
Özlem ÖZTUĞ

21 Kas 2008

İki Şey !!!!!!!! (sadece 2 dakikanızı ayırın)

Tesadüfen rastladığım bir blokta okuduğum yazı çok hoşuma gitti ben de hemen yayınlamak istedim tabi kaynak belirterek :) Okumaya değer sadece 2 dakika!

İnsanı iki şey öldürürmüş:

1- Sevmediği insanın silahından gelen mermi

2- Sevdiği insandan gelmeyen ilgi

İki şey "Kalitesiz insan" 'ın özelliğidir:

1-Şikayetçilik

2-Dedikodu

İki şey çözümsüz görünen problemleri bile çözer:

1- Bakış açısını değiştirmek

2-Karşısındakinin yerine kendini koyabilmek

İki şey yanlış yapmanı engeller:

1-Şahıs ve olayları akıl ve kalp süzgecinden geçirmek

2-Hak yememek

İki şey kişiyi gözden düşürür:

1-Demagoji (laf kalabalığı)

2-Kendini ağıra satmak (övmek, vazgeçilmez göstermek)

İki şey insanı “Nitelikli İnsan” yapar:

1-İradeye hakim olmak

2-Uyumlu olmak

İki şey “Ekstra Değer” katar:

1-Hitabet ve diksiyon eğitimi almak

2-Anlayarak hızlı okumayı öğrenmek

İki şey geri bırakır:

1-Kararsızlık

2-Cesaretsizlik

İki şey kaşif yapar:

1-Nitelikli çevre

2-Biraz delilik

İki şey ömür boyu boşa kürek çekmemeni sağlar:

1-Baskın yeteneği bulmak

2-Sevdiğin işi yapmak

İki şey başarının sırrıdır:

1-Ustalardan ustalığı öğrenmek

2-Kendini güncellemek

İki şey başarıyı mutlulukla beraber yakalamanın sırrıdır:

1-Niyetin saf olması

2-Ruhsal farkındalık

İki şey milyonlarca insandan ayırır:

1-Sorunun değil, çözümün parçası olmak

2-Hayata ve her şeye yeni (özgün,orijinal,farklı) bakış açısıyla yaklaşabilmek.

İki şey gelişmeyi engeller:

1-Aşırılık (mübalağa,abartı,ifrat,tefrit)

2-Felakete odaklanmış olmak

İki şey çözüm getirir:

1-Tebessüm (gülümseme)

2-Sükut (susmak)

İki şeyin değeri kaybedilince anlaşılır:

1-Anne

2-Baba

İki şey geri alınmaz:

1-Geçen zaman

2-Söylenen söz

İki şey gerçek sondur:

1-Cennet

2-Cehennem

İki şey ulaşmaya değerdir:

1-Sevgi

2-Bilgi

İki şey özgürlüktür:

Vatan ve Bayrak

İki şey “hayatta önemli olan her şey” içindir:

1-Nefes alabilmek

2-Nefes verebilmek

Hatice Kübra Tongar

20 Kas 2008

Trabzon Hurmalı Muhallebi (6.ay+) Bebeğime Tatlı

2 tatlı kaşığı pirinç unu
1 tatlı kaşığı irmik(10 aydam önce vermeniz rahatsız edebilir dikkat!)
1 tatlı kaşığı dut pekmezi
1/2 bardak süt(1 yaş altına su veya devam sütü kullanın)
1 adet Trabzon hurması(bizimkiler İnebolu hurması:)

Un, irmik ve sütü çırparak pişiriyoruz.
Ocaktan aldıktan sonra hurmaların kabuklarını soyup ekliyoruz ve blendırdan geriçerek pürüzsüz hale getiriyoruz.
En son pekmezi de ekleyerek bebeğinize afiyetle yedirebilirsiniz.

19 Kas 2008

Kemik Suyuna Lahana Çorbası (6 ay+) Bebeğime Çorba


2 parça kuzu kemiği
3 yaprak kara lahana
3 yaprak beyaz lahana
4 çorba kaşığı un (yarısı mısır unu da olabilir)
1 çorba kaşığı tereyağ
1 bardak süt(1 yaş+)
1 diş sarımsak(10 ay+)
Sıcak su

Öncelikle kemikleri az suda, dilerseniz düdüklü tencerede haşlıyoruz ve kemikleri içinden alıp suyunu soğumaya bırakıyoruz.

Yine çok az suda lahanaları yumuşayana kadar haşlıyoruz ve sarımsakla birlikte robottan geçirip öğütüyoruz.

Tereyağını tencereye alıp erittikten sonra üzerine unu katarak kavuruyoruz.

Önce kemik suyunu ekleyip hızlıca çırpıyoruz ki topaklanmasın.

Blendırdan geçirdiğimiz lahanaları ve sütü de ekledikten sonra kaynayana kadar karıştırmaya devam ediyoruz.

Eğer hala taneli gibi olursa tekrardan blendırdan geçirerek çorbanızı daha pürüzsüz hale getirebilirsiniz.

Bebeğinize gaz yapabileceğini düşünüyorsanız lahanaların haşlama suyuna kaşığın ucuyla kimyon atmakta fayda var. Bu yöntemi mercimek çorbasında da kullanabilirsiniz.

Afiyet olsun.

**Ben bebeğime 6 aylıkken ek gıdalara başladığımda sebzeleri sadece çok az suda, un ve süt kullanmadan haşlayıp bir güzel blendırdan geçirip üzerine de çok az zeytinyağı gezdirerek yediriyordum. Her öğününü de tencereler dolusu değil mutlaka porsiyon olarak pişiriyordum. Tabii şimdi yaşını geçince artık bizim de tüketebileceğimiz ortak çorbalar yapıyorum. Siz de bebeğinize mamalarını yaparken ayına uygun gıdalarla çeşitliliği sağlayabilirsiniz.

Kestaneli Muhallebi (8. ay+) Bebeğime Tatlı

8-10 adet kestane(haşlanmış)
3 tatlı kaşığı pirinç unu
1 tatlı kaşığı bal
1 bardak süt

Öncelikle kestaneleri iyice haşlıyoruz.
Pirinç unu ve sütü pişiriyoruz.
Ocaktan aldığımız muhallebinin üzerine kestaneleri ve balı ilave ettikten sonra bir güzel blendırdan geçiyoruz.
Harika bir öğün oluyor. Bence miktarı biraz fazla tutarak siz de bu lezzetten tatmalısınız :)
Afiyet olsun

17 Kas 2008

Antalya'da Bir Köy Okulu ve Benim Canım Arkadaşım Yardımlarınızı Bekliyorlar

Tarihler 14 Kasım cumayı gösteriyor ve ben her zamanki gibi Best fm de Arzu'nun inleyen nağmeleriyle kahvaltı ediyorum. programın sonunda Bingöl de okul yardımından bahsediliyor sonra peşinden bir süpriz bağlantı Antalya'dan bir köy öğretmeninden. Önce ismini söylüyor Arzu, Antalya'dan Derya diye "yo yooo diyorum herhalde o değildir", sonra da "Derya Ayhan" deniyor aman yarabbim heyecanıma hakim olamıyorum. Radyonun nerdeyse içine atlayacağım, iyice yaklaşıyorum canım arkadaşımın aylardır sesini duymamışım ve evet O...

Antalya'nın Yeşil vadi köyünde 3 yıldır görev yapan bir köy öğretmeni. Benim kader arkadaşım, aynı zamanda meslektaşım, canım, o kadar güzel anlatıyor ki okulunu, ihtiyaçlarını, telefon direğinden pota yapmalarını... gözyaşlarımı tutamıyorum. Okullarına o da yardım istiyor ancak şu çıkıyor ortaya köye posta yok. Ee nasıl ulaşılacak bu miniklere? İlçe milli eğitime yollanabilir ancak, oradan da öğretmenimiz onca kilometreyi tepip teslim alabilir. Olsun yeterki bu tatlı minişlere bir faydamız dokunsun.

Hemen sarılıyorum telefona Derya cım güzelce adresini mailini veriyor. Çocuklarının yaşlarını, ne yardım olursa,gönlümüzden ne koparsa onların çok sevineceğinden bahsediyor. Sonra msn den bir kaç resim yolluyor bana özellikle kulağında çiçeğiyle dolaşan Adem'e bayılıyorum. Hepsi birbirinden çiçek minicik yürekler. Derya diyorum ben de bişey göndermek istiyorum Adem ne sever,ne ihtiyacı var? "Meşin top" diyor. Peki bişeyler öreyim mi bere atkı filan, soğukmu kışları? diyorum, "süpersin kar yolları kapatıyor o kadar soğuk diyor hele birde benim arkadaşımın örüp yolladığını söylersem kafasından çıkarmaz askere bile öyle gider diyor" tatlı tatlı gülüşüyoruz.

Böyle bir güzelliğe vesile olacağım için inanılmaz mutluyum içim içime sığmıyor. Komşularımı, ailemi ve arkadaşlarımı da örgütleyip ufak tefek bişeyler toparlama hazırlığındayım. İllaki yeni birşeyler olması gerekmiyor. Çocuğunuzun kitapları, yıpranmamış okul eşyaları, spor malzemeleri, temizlik malzemeleri, kırtasiye ürünleri aklınıza okulla ilgili ne gelirse ulaştırabilirsiniz. Belki de sizin yollayacağınız sadece bir kitabın onun hayatında ne kadar çok şey değiştireceğini düşünsenize.

Hemen çocuklarla ilgili de bilgi vereyim sizlere:

14 ü kız 6 sı erkek olmak üzere tam 20 tane öğrenci var bu şirin okulda.

12 si birinci ve ikinci sınıf öğrencisi (6-7 yaşlarındalar)

8 i dördüncü sınıf öğrencisi (10 yaş)


Peki nasıl ulaştıracağız paketlerimizi? Adres şu:

Serik İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü

Yeşilvadi İlköğretim Okulu

Derya Ayhan

Antalya


ayrıca daha ayrıntılı bilgi almak için iletişim mail i

deryaokul07@hotmail.com

11 Kas 2008

İştahsızlığa neden olan çocuk hastalıkları nelerdir?

Hastalığa ait belirtilerin görülmesinden bir süre önce iştahsızlık başlar, belirtiler düzeldikten sonra da bir süre daha devam edebilir. Genellikle ateşli hastalıklardan sonra çocuğun iştahının arttığı, eskisine göre daha çok yediği görülür. Bu durum 7-10 gün sürer. Bir süre sonra çocuk normal koşullarda yemesini sürdürür.

Kronik seyirli enfeksiyon hastalıklarında ise, iştahsızlık da hastalık gibi sinsi sinsi başlar ve uzun süre devam eder. Kansızlık, çinko eksikliği, uzun süreli hastalıklar(karaciğer, kalp ve böbrek hastalıları gibi..), kabızlık, reflü, mide ülseri, gastrit, beyin alerjisi gibi hastalıkların da seyrinde iştahsızlık oluşur.

İştah Nedir ve Nasıl Ortaya Çıkar?

Beyinde birçok biyolojik fonksiyonla ilgili olan sorumlu bir bölge vardır. İştahla ilgili olarak da, beyinde sorumlu bir alan bulunur. Buraya "iştah merkezi" denir. Bu merkezin işlevi sayesinde, çocuğun büyüme ve enerji ihtiyaçları doğrultusunda yemek yemesi mümkün olur.

Çocuğun hızlı büyüdüğü dönemlerde enerji ve besin ihtiyaçları fazlalaşır, buna bağlı olarak da iştahı artar. Bu nedenle çocuğun büyümesi çok yakından takip edilirse, iştah sorununun onu etkileyip etkilemediği ortaya çıkar.

Domatesli Kahvaltı (10.ay+) Bebeğime Kahvaltı

1 tane domates

2 çorba kaşığı dolusu labne peyniri (ya da tuzu alınmış bir kibrit kutusu b.peynir)

1 dilim ekmek içi

1 tatlı kaşığı zeytinyağ



Domatesi ve ekmeği kabuğundan ayırıp tüm malzemeyle birlikte bebeğinizin mama kabına koyun.

Blendırdan geçirip pürüzsüz hale getirdikten sonra bebeğinize yedirebilirsiniz.

Eğer kıvamı biraz katı olursa ılıtılmış sütle mamayı biraz daha seyreltebilirsiniz. Malum, her domates aynı büyüklükte ve aynı sıvılıkta değil. Böyle sıkıntılarda ilk başvurduğum yöntemdir benim sıcak sütle ıslatmak :)

Afiyet olsun.

Kuru Meyveli Atom Kahvaltı (8.ay+) Bebeğime Kahvaltı


1 yumurta
10-12 tane bebe bisküvisi
1 çorba kaşığı labne peyniri (yoksa tuzu alınmış beyaz peynir)
1 tatlı kaşığı dut kurusu
1 tatlı kaşığı siyah üzüm (kan üzümü)
süt
tereyağ

Yumurtayı kaynadıktan sonra 10 daha haşlayın ve 1 yaş altı bebekler için sadece sarısını kullanın.

Tüm malzemeyi mama kabına alıp ılıtılmış sütle ıslatın ve blendırdan geçirin.

Bebeğiniz 1 yaşın altındaysa süt yerine devam sütü kullanabilirsiniz.

Dilerseniz 10. aydan itibaren haftada 2 veya 3 defa öğütülmüş ceviz de kahvaltısına katabilirsiniz.

Son derece lezzetli ve enerji yüklü bir kahvaltı öğünü oluyor.Mutlaka denemenizi tavsiye ederim.

Bebeğinize afiyet olsun.

Mustafa Kemal'i düşünüyorum

Mustafa Kemal'i düşünüyorum;
Gelmiş geçmiş kahramanlara bedel
Hükmediyor uçsuz bucaksız göklere.
Al bir ata binmiş yalın kılıç
Koşuyor zaferden zafere...
Mustafa Kemal'i düşünüyorum;
Ölmemiş bir kasım sabahı
Yine bizimle beraber her yerde
Yaşıyor dört köşesinde vatanın,
Yaşıyor damar damar yüreklerde.
Mustafa Kemal'i düşünüyorum;
Altın saçları dalgalanıyor rüzgarda;
Mavi gözleri ışıl ışıl, görüyorum.
Uykularıma giriyor her gece.
Ellerinden öpüyorum.....................................

9 Kas 2008

Trabzon Hurmalı Kahvaltı (Cennet Elmalı) (8.ay+) Bebeğime Kahvaltı



1 hurma
1 yumurta(1 yaşından küçük bebekler için sadece sarısı)
7-8 tane bebe bisküvisi
1 çorba kaşığı labne peyniri (yoksa suda bekletilmiş beyaz peynir de olabilir)

Hurmayı kabuklarında ayırıp bebeğinizin kahvaltı kabına koyun 10 dk. haşlanmış yumurtayı peynir ve bisküvileri de ekledikten sonra blendırdan geçirip pürüzsüz hale getirin. Kıvamı size katı gelirse biraz ılıtılmış süt ile mamayı seyreltebilirsiniz.

Harika bir kahvaltı öğünü oluyor.

Miniğinize afiyet olsun.

** Trabzon hurmasının, A vitamini ve karbonhidrat açısından çok zengin olduğu biliniyor. Ayrıca bu meyvenin, zayıflığın giderilmesi, kansızlık, vitamin eksikliği ve mide-bağırsak hastalıklarına iyi geldiği belirtiliyor.

Trabzon hurması yenmeye devam edilirse ishali kesmekte, iştahı açmakta, mideyi kuvvetlendirmekte, safranın hararetini gidermekte, mide gastritini önlemekte, bağırsak iltihabını iyileştirmektedir. Trabzon hurmasının yaprakları kaynatılıp saç ve yüz yıkanırsa cilt ve saç güzelleşmektedir. Trabzon hurmasının yaprakları kaynatılarak elde edilecek su, temizlikte kullanılabilir.

8 Kas 2008

Isırgan Otu Çorbası (10.ay+) Bebeğime Çorba

Hafta başında annemler kısa İnebolu gezilerinden döndüler. Dönerken de bir dünya şey getirmişler peşlerinden ısırgan, ıhlamur, defne, lahana, ceviz, fındık, hurma, bal, harnup pekmezi, tek diş sarımsak,.... hepsi de katkısız ve çoğu evimizin bahçesinden toplanmış ürünler. Ben de gelen ısırganları hemen çorba yaptım tabiiki. Accayip lezzetli oluyor. Mutlaka deneyin derim. Gelen hurmaların da olgunlaşmasını bekliyorum onlardan da oğluma tatlı yapacağım yakında, beni izlemeye devam edin :)

YAPILIŞI:
8-10 dal ısırgan otu
5 çorba kaşığı un
2 su bardağı süt
1 çorba kaşığı tereyağ
1 diş sarımsak
tuz
su


Isırganların yapraklarını çok az suda biraz yumuşayana kadar haşlayın ve suyunu bir kaba süzüp ısırganları sarımsaklarla birlikte robotto kıyın.
Tencerede tereyağı eritip unu kavurun ve süzdüğünüz ısırgan suyunu yavaş yavaş katarak çırpın.
Sütü sıcak su ile ılıştırarak çorbaya ekleyin ve kıyılmış ısırganları da tencereye dökün.
Kaynadıktan sonra tuzunu ekleyin.
Afiyet şeker olsun.

Çorbanızın daha lezzetli olması için tereyağını erittikten sonra birazcık kokusunu çıkartacak kadar daha yakarsanız enfes olur. Benden söylemesi :)
Unutmadan ısırganları yıkarken mutlaka eldiven kullanın yoksa dalar ve uzun süre kaşınabilirsiniz.

** Isırgan otu yüksek miktarda demir içerdiğinden özellikle kış aylarında tüketmek, soğuk algınlığına karşı bir kalkan görevi görüyormuş. Demir sayesinde kansızlığa karşı da birebir.
Önyargılı olmadan yaklaşmak lazım bazen yiyeceklere rengi yeşil görünce bu da ne diyen çıkmıyor değil ama tadınca da 2. tabaklar peşpeşe isteniyor.

2 Kas 2008

Nar'lı İrmikli Muhallebi (8. ay +) Bebeğime Tatlı

2 tane nar
2 tatlı kaşığı pirinç unu
1 tatlı kaşığı irmik
1 kesme şeker (1 yaş +)
1-2 çorba kaşığı süt


Narları katı meyve sıkacağından geçirip aşağı yukarı 1 bardak kadar nar suyu elde ediyoruz.

Tavaya narsuyu ve diğer malzemeleri ekledikten sonra çırpma suretiyle fokurdayana kadar çırpma suretiyle pişiriyoruz.

Kıvamı koyu olursa bir miktar soğuk süt ile muhallebiyi açabilirsiniz.

** Pazardan aldım 1 tane eve geldim 1000 tane :) Ne güzel yaratmış Allahım. Çocukların bayıldığı şu süpriz yumurtalardan daha süpriz bana kalırsa.

Muhallebimizin tadında narın o enfes burukluğu hakim. Oğlum ekşi lezzetlerden hoşlandığı için hiç itirazsız yedi. Ayrıca rengi ise muazzam oluyor. Yemesek bile seyretmeye değer değil mi?



Balık Çorbası (8. ay+) Bebeğime Çorba

500 gr. ayıklanmış hamsi
1 soğan
2 diş sarımsak
5 çorba kaşığı un
bir kaşık sıvıyağ
1 litre kaynar su
2 tane defne yaprağı

Sıvıyağda unu kavurup üzerine yavaş yavaş su ekleyerek çırpıyoruz.

Rondodan geçirdiğimiz soğan ve sarımsakları kattıktan sonra incecik doğranmış hamsileri ekliyoruz.

Hamsiler iyice yumuşayıp dağılana kadar pişiriyoruz ve blendırdan geçirerek pürüzsüz hale getiriyoru.
Bir tutam tuz ve defne yapraklarını da kattıktan sonra çorbamız hem sizin hem de bebeğiniz için içime hazırdır.

Afiyet olsun.
** Eğer çorbanızın kıvamı koyu olursa biraz daha sıcak su katarak çorbayı seyreltebilirsiniz. Yedirme açısından kolaylık olduğundan ben mama gibi koyu kıvamlı olmasını tercih ediyorum.

Biraz Mola Zamanı

Artık biraz keyif yapmanın vaktidir.Küçük bey uykuya hazırlanırken birer kahve hazırlanıyor ve Prison Break'in yeni sezon DVD si hemen ortaya çıkıyor.

Hımm çikolatasız da olmaz :))
veeeeeeeee yaşasın sessizlik

İrmikli Meyve Muhallebisi (8. ay+) -- Bebeğime Tatlı

1 havuç
4 tane siyah erik
1 ufak armut
1 ufak elma
2 tatlı kaşığı pirinç unu
1 tatlı kaşığı irmik
1 kesme şeker (1 yaş+)


Meyvelerin hepsini katı meyve presinden geçirerek yaklaşık 1,5 su bardağı kadar meyve suyu elde ediyoruz. Bunun 1 su bardağı kadarını kullanmak yeterli olacaktır. Artanını küçük bir kavanoza koyarak buzlabında ertesi gün kahvaltıda kullanmak üzere muhafaza edebilirsiniz.

Bir kapta un, irmik, şeker ve meyve suyunu karıştırıp fokurdayana kadar çırpma suretiyle pişiriyoruz.

Ben katı olacak şekilde pişirmeyi tercih ediyorum. Çünkü ocaktan aldıktan sonra üzerine bir miktar soğuk süt ekleyip karıştırarak daha çabuk soğumasını sağlıyorum.
** Metehan su hariç hiç bir sıvıyı biberondan almadığı için meyve sularını tükettirmenin tek yöntemi benim için bu şekilde oldu.
Eğer için de irmik kullanmazsanız 6 aylıktan itibaren de bebeğinize rahatlıkla yedirebilirsiniz.